Salı, Kasım 15, 2011

yüreğimden yakalamış eşyalarım

Eski eşyaları severmisiniz? Her baktığınızda sizi yüreğinizden yakalayıp o günlere götürür mü? Elinize aldığınızda yada parmak uçlarınızla dokunduğunuzda ruhunu hissedermisiniz? ben,yüreğimle her seferinde o günlere dönerim..öyle ki bu eşyalarım çocukluğumdan beri etrafımdan eksik olmadı..ev değiştirirken ilk önce onlar paketlendi, özenle kutulara kondu..yeni eve ilk onlar yerleşti en kıymetli köşelere. Her birinde anılarım var,şimdilerde alıp tükettiğimiz hiç bir eşya onların yerini tutamadı..öyle tutku ile bağlıyım ki göçüp giderken bu diyarlardan onları da yanımda götürmek isterim..Öyle sağlam hikayeleri var ki her aklıma düştüğünde 2 damla yaş birikir gözlerimde..Bulgaristanda geçen güzel çocukluğuma aittir onlar ,güzel çocukluk yaşamıma katkısı olan, göz nur'um en kıymetlilerim..
onların maneviyatımda uzun ama burada özet hikayelerini paylaşmak istedim..

işte geliyor....

çocukluğum..


şahane anılar ile dolu dolu, her düşündüğümde o günleri yeniden yaşadığım çocukluğumun siyah beyazları onlar..renkli fotoğrafım pek yok, o dönemler insanı daha bir güzel gösteren siyah beyaz fotoğraflarım var benim bir dolu..onları derledim topladım böyle bir özet tablom oldu..her gün bakarım :)

televizyonum...


Bulgaristan komünist rejimi döneminde elektronik neredeyse herşey rus malı idi. Bu ufak televizyon yine siyah beyaz ve tek kanal yayınıyla ablam ve benim yatmadan evvel 20:30 da masal yayınını izlediğimiz televizyonumuzdu.O saat geldiğinde heyecanla ,minicik kalplerimiz pır pır her akşam önünde yere oturur dikkatle izlerdik.Yunost diye okunan bu rus malı şahane şey hala çalışıyor :) tek kanal olmasına rağmen düğmesini çevirerek karıncalı diğer kanallara bakardık..ümitle :))) o dönemde çocukluk sokakta oynayarak geçerdi, televizyon karşısında değil, çünkü ,çocukluk bu demekti..


akordeonum..



oyuncak gibi görünse de aslında o dönemde aileler çocuklarını müziğe yönlendirirlerdi.,ablamla hayallerimiz çoktu, çalmaya çalışıp eğlenirdik, şehrimizde sadece piyano öğretmeni vardı ona da ablam büyük olduğundan hak kazandı :) ben akordeonumla çalmaya çalışırdım, ne ilginç ki 7 bavulla sınır dışı edildiğimiz bulgaristandan çıkarken bavulların içinde buna yer bulmuşuz ...bakmaya doyamadığım güzelliği ile minik rus akordeonum evimin en güzel köşelerinden  birinde anıları ile dimdik duruyor ve hala şahane sesler çıkarıyor tabi çalmaya bilene..


müzik kutu'm..


şahane müzik kutu'm , annemindi aslında ama annem onu açıp melodisi çalmaya başladığında mutluluğumu farketmiş olacak ki bu şahane şeyi benden saklamadı, tam tersi bana hediye etti..sanırım bu müzik kutusu Türkiye'den hediye olarak gelmişti evimiz'e.. kapağını her açtığımda içindeki kırmızı kadife kaplaması ve aynası benim dünyamı doldururdu. Ne çalıyordu derseniz sanırım Mozart'ın senfonilerinden biriydi. İçinde birşey çıkmazdı , kendi etrafında dönen balerin yoktu ama benimdi ve herşeyimdi..arkasından anahtarı ile kurulurdu, melodi odaya yayılmaya başladığında benden mutlusu yoktu, minicik dirseğime başımı dayar bitene kadar dinlerdim..


fır fır'ım..



bu güzellik ise benim şahane fır fır'ım..hala çalışıyor ve kullanıyorum, ablamla paylaştığımız çocuk odamızda en güzel köşede dururdu. Bulgarstan çok sıcak olmazdı ama bu fır fır vardı işte..bu da rus menşylidir :) bayılırım bayılırım..hala  hala :))


çalar saatimiz..



çalar saatimiz dedemlerin evinde büfede duran saatimiz.Şuan bende, gururla :) bu da rus malı,arkasından kurmalıdır ve tepesindeki kırmızı düğme alarmı çalıştığında susturmak için.
ufacık birşey,güzel görünür tek sorunu tüm eski saatlerde olduğu için tik takları çok kuvvetli, öyle ki benim çocukluğumda var olan ve hala devam eden tik tak seslerinde uyuyamama durumumun tetikleyicilerindendir..:)))


babam'ın radyoları..



işte canım babamın radyosu, tv yayının fazla olmamasından mı , radyo dinlemek bambaşka bir hazdır ondan mı bilmiyorum ama babacığım her işini yaparken arka fonda bu radyo çalardı, karışık şarkılar türküler, bulgarca, rusça..gıy gıy nameler odayı doldururdu. Hem eletrik hemde pillerle çalışan bu radyo, tasarımı ile de beni çok etkiler. Pikniklerimizde, deniz kenarındaki kamplarımızda hep yanımızdaydı. Hissederdim, babam onunla çok mutlu olurdu..evet bildiniz, buda rus malı:)))



sonraki yıllarda daha gelişmisi geldi dediler ve üstteki rus malı radyoyu aldık :)))daha çok kanali daha çok düğme, tahta kasası ile daha şık yeni radyomuz buydu. Tabi her ikisi de bende :)) gururla ve keyifle...



kitaplar..


eski,sararmış kitaplar kimbilir kimindi..dayılarımın mı, dedemin mi..sert kapaklı, karakterli kitaplar..kapağın kafa karıştırmadığı sade güzellikler..aralarında rus motorunun kullanım klavuzunu da buldum,sert kapaklı, çizim ile anlatımlı..kokuları öyle güzel ki..


kitap delisi ben ,ne  yazdığını anlayamadığım ama kıymeti görüntüsünden belli bu eski türkçe kitabı bulup çıkardım bir yerlerden..sanırım çok çok eski..


saat..



yine bir yerlerden bulup çıkardığım eski saat..sanırım dedemlerin gençliğinden kalma, Rodina marka (memleket anlamına gelir )Çok sevdiğim ,ruhu olan bir güzellik, mutlaka bir hikayesi vardır..


fotoğraf makinesi..


işte bir güzellik daha, bu şaheseri Burak'ın (eşim) evinde buldum, kim bilir kaç yıllık. Objektife tepeden bakıyorsun, çok farklı bir teknoloji..koydum onu siyah beyazların üstüne son teknoloji makinemle tek tuşa basarak ,ayarlama yapmadan çektim..eskiden bu makina ile ne zorlukla yapılan çekimlerin bugün geldiği duruma bakın..:))


daktilo..


işte daktilo'm..tuşları arada takılsa da hala sapasağlam. Kayınpederim'in hediyesi, altındaki de oldukça eski bulgaristandan gelen kilimim, tamamı kök boya ile boyanmış ipler ile dokunmuş. Annem bu kilimden kurtulmak istemişti ,atmayı düşünüyordu hemen atladım :))

ayna'm..





ayna ayna söyle bana..Bulgaristan'dan trenle babaanem ile birlikte bizden 11 yıl evvel göç etmiş bu şahane şey. Babaannemin evindeydi, bende ortokul lise yıllarımda o evde yaşadım, her gün kendime oradan baktım :) o yaşlarda çok farkında olamıyor insan ama bu şahane şey kimbilir neler gördü yansımasında..evlendim, ayna'ma  kavuştum,  yine beni görüyor o..aşk dolu yuvamı, mutluluğumu..:)))


matara..





bu matara'nın hikayesini bilmiyorum, Prag'a yaptığım ziyaretimde köşe başındaki eskiciden bulup aldım. Onca şey arasında neden matara..çünkü ruhuna inandım. Bu matara bence Alaaddinin sihirli lambası gibi, içinde çok hikaye var, görmesini bilene..ait olduğu asker'in hayat hikayesini biliyor bence,duymasını bilene ;)


tren..



burada hikaye çok farklı yazılabilir..kimbilir kaç yılında yaşamış bir çocuğun treni, belki diğer vagonları kayıp belki de sadece lokomotif ve bir vagon alacak kadar gücü yeten bir babanın oğluna hediyesi..
yine Pragdaki eskiciden edindiğim bu güzel şey benim için çok kıymetli..


gaz laması..




bu lambayı ben kullanmadım, çocukluk yıllarımda gaz lambamız vardı, Bulgaişstanda ara sıra elektrikler kesilir biz gaz lambamızın ışığında ödevlerimizi yapardık ama o lamba kayboldu gitti, hatıramda var çok severdim bu yüzden bu lambayı belki de saygısızlık ederek edindim ama benim için gaz lambalarının kıymeti bir başkadır, sevdiğim dostlarımla Gökçeadaya yaptığımız bir gezimizde terk edilmiş rum evlerine bakarken bir evin ikinci katına tırmanan bir arkadaşım içeriye baktığında dönüp bize: yazık ya, insanlar nasıl kaçtıysa hala bazı ev eşyaları duruyor dedi, meraklanıp dışarıdan 'neler var?' diye sorduğumda duvarda gaz lambaları kalmış demez mi.. içim pır pır etti..o lambayı istedim, aldık, çok kötü durumdaydı,kimse ilgi göstermedi,çöpe at diyenler bile oldu..ben bu eşyanın ruhunu gördüm, neler aydınlatmıştı..neler görmüştü..temizledim, parlattım şahane bişey çıktı altından, şuan duvarımda asılı..



babaanne'min SINGER'i..




bu makine koskoca hayatı barındırıyor.Sevgili babaannemin ,canım ciğerim buralara geliş sebebimiz babaanneciğimin yaşam direği. Benim babaannem çok yönlü bir insandı. Onunla aynı çatı altında yaşadığım şahane yıllara şükrediyorum. Bir çok kıymetli eşyam ondan dır bana kalan miras. Bu makine gibi. Çok yönlülük genetik mi bilmem ama ruhumun bir parçası babaannemin ruhunu taşıyor gibi.
Benim babaannem ticaretle uğraşıyordu Bulgaristandayken, benim çocukluğumda sanırım bebekliğimde onun tuhafiye dükkanı vardı.Ondan önce dondurmacılık yapıyordu,ondan önce gelinlik dikermiş. İşte bu makina O'nun muhteşem gelinliklerini diktiği makinedir. Gelinlik dikerek 4 evladını da okuttu, tabiki dedemin de desteği olmuş ama asıl fedakarlık babaannemden gelmiş, 4 çocuğu da doktorluk okudu.Gelinlik dikerek, sanırım oldukça güzel şeyler dikermiş ki, babam anlatır Bulgaristanın o dönemlerinde bile oldukça rahat yaşarlarmış, araba sahibi olmak için yıllarca bekleyen talep sahipleri(komünizmde işler böyle yürüdü :) varken babamın arabası varmış.


evlatlarının dördünü de okutabilmek için kimbilir kaç gelinlik geçti bu makineden ve babaanneciğimin elleri arasından..kimbilir ayaklar kaç bin defa bastı durdu bu pedala..


kaç bin defa açıldı kapandı bu çekmece..


işte arkadaşlarım, tüm bu ruh'u olan eşyalar bu yüzden kıymetli benim için , hepsinde hikayeler var peki ya sizin 'hikayesi olan' kaç tane eşyanız var etrafınızda..bir bakın bakalım..

sevgiler..


hayvanlara sevgi, doğaya saygı lütfen

1 yorum:

  1. hepsi muhteşemdi
    herkesin vardır böylesi kıymetli eşyaları
    benimde böyle bi post için çekilmiş fotolarım daha başlanmamış bir yazım var.ahşah bir kutu,uzunsaplı gırgır plastik limonluk falan filan:))

    YanıtlaSil