Cuma, Haziran 03, 2011

KABAK KOYU HIKAYESİ...

Bu hikaye şöyle başladı..
Ucuz uçak bileti kasırgasına kapılmaya dünden razı 2 gezgin ben ve sevgili dostum Füs ile karar vermemiz sanırım 2-3 dakika sürdü ve kampanya mayıs sonuna kadar olduğundan sıcak memleket güneye inelim dedik.Dalaman havaalanına iniş olsun diye karar verip 3 kişilik bilet aldık. Ben Burak ve Füs.

ee sonrası? işte asıl heyecan verici kısım burada başlıyor. Araştırma denince ağzımın suyu akan ben daldım internete. Öyle bir yer olmalıydı ki az bilinen, enteresan, keşfe açık...

Önce kamp yapalım şahane olur, şöyle sabah çadırdan kafayı uzatınca deniz ile burun buruna gelelim diye düşündüm..başladım kamp yerlerini araştırmaya. birkaç gün araştırmadan sonra maalesef ki Türkiyede kamp alanları ya oldukça bakımsız yada bölge olarak entersan değildi. Yavaş yavaş umutlarım tükenmeye başladı ,taa ki google'şöyle bir ibare yazınca ' sakin,saklı koylar...' ve birden bire önüme başka bir dünya açıldı. Farklı yerlerden insanlar güneyde yer alan bazı koyları tavsiye ediyordu. Tek tek hepsine girip baktım ve işte Kabak koyu böyle çıktı karşıma. Iyı güzel ,şahane yer peki nasıl nerde kalınacak derken..kamp yazıp birdaha aratınca REFLECTIONS çıktı karşıma..fotoğraflar etkileyiciydi ama asıl etkileyici olan kampın ve Chris'in hikayesi.. beni hiç düşünmeden 'evet, işte bu' dedirten bu hikayelerdi..

Chris'in hikayesini web sitelerinden okuyun lütfen : http://www.reflectionscamp.com/



çantalar tamam,uçak saat 20.00, Füs gecikmede ana yetişiyor ve uçaktayız..1 saatlik uçuştan sonra ılık ve şahane havası ile güneylerde biryerlerdeyiz, kiralık aracımızı alıp ver elini yollar, Fethiye...ardından Kabak koyu..


tepeden Kabak koyu için birkaç fotoğraf daha;



işte böyle şahane ,böyle saklı ,böyle huzur verici..ama..asıl sürpriz bizi Reflections ta bekliyor.Gece 00:30 da Kabak mahallesşnde arabamızı bırakıp 4x4 ile kampa indiriliyoruz, yürünebilir ancak biraz zaman alır ve gece olduğu için biz işimizi garantiye alıp Chrisin ayarladığı araç ile kampımıza
ulaşıyoruz.




Sıcacık bir ortam, sanki rüya gibi çünkü okadar farklı ki,Istanbuldan sonra ,sadece 2 saat sonra böylesine farklı bir yerde olmak bünyemize fazla geliyor, yerden loş ışıklar( kırılmış testilerin içinde),her taraftan yeşil dallar, ağaçlar bedenimizi okşuyor yürürken. Ilerde bir hareket var, ateşin o sıcacık ışığına doğru ilerliyoruz. Ortada atel etrafında neşeli, hafif çakır keyif insanlar ve uykusundan uyandırdığımız Chris bizi karşılıyor ve odalarımıza doğru götürüyor.Enteresan patikalardan geçip ilerliyoruz,ortam az ışıklı olduğundan sabah bizi nelerin beklediğini düşünürken meraktan çıldırıyoruz.
Ve bizim bungalowdan anladığımız 4 duvarı olan oda aslında buradaki anlayışa göre 3 duvarı olan ,terasımsı ,içinde sadece cibinlikli yatağı olan bir yarı oda. Buda ikinci şok. Çabuk atlatıyoruz,hava ılık ve dışarıda denize karşı uyumak ve uyanmak şahane olacak..

Ardından Füs'ün odasını görmeye gidiyoruz, onunda fena, oda bile değil o an bizi alıyor bir gülme...sanırım birkaç dakika durmadan mutluluktan gülüyoruz. Yorgunuz ve hemen uyuyoruz.


sabah yağmurla uyanıyoruz :( biraz moralimiz bozuluyor ama güneydeyiz..yağsa da güzel..o an aklıma Füs geliyor ve yağmurda kulubesinde ne hale geldiğini düşünerek fırlıyorum. Tahmin ettiğim gibi kulubesine henüz naylon çekilmediği için su alıyor,anında toparlanıp eşyaları bizim tarafa taşıyoruz ama hiç moralimiz bozulmuyor.

Güneş ara sıra güzel yüzünü österiyor ve ben bunu değelendirim anında kampı gezmeye ve fotoğraflamaya başlıyorum. Burası şahane! Her yer doğa ile iç içe..doğanın parçası,plastik yok,kağıt yok,metal yok..
Kerpiç,tahta,çamur Chris burayı tasarlarken o güzel aklı ile ne harika bir yer kazandırmış Türkiye'ye. Çöpünü tamamen dönüştüren nadir yerlerden biri burası.
Buyrun fotoğraflar;


























Bu şahane yerin yemekleri de şahane, Güneş İstanbuldan kaçıp buraya sığınanlardan , şahane yemekler yapıyor. Beklentiniz et olmasın, buranın menüsü vejeteryan. Sebzeler ile arası olmayan ben bile Güneşin yaptığı yemeklere b-a-y-ı-l-d-ı-m !!

Kampın akşam saatleri daha bir başka huzurlu;



Üstteki fotoğraf ateş etrafında oturan yabancı kafilenin gece keyfini anlatıyor.İç içe girmiş renkler, iç içe girmiş kültürler ..ingiliz, alman, amerikalı,hollandalı, türk...

Kamptan deniz'e olan yol ayrı bir şahane, orman içinden gidiliyor ve 7-8 dakika sürüyor. Patikayı takip etmek yeterli. Bu yol Likya yolunun bir kısmını kapsıyor,dolayısıyla çok kıymetli. Kaldığımız sürece birçok 2 li veya kalabalık yabancı yürüyüş grupları görüyoruz.
ve yine aynı cümle kafalarda dönüyor...ülkemizi tanıma isteğimiz yada çabamız neden bu insanlarınki kadar değil?
yazık..

Koy öylesine sakin ve sessiz..





Koyda bulunan bir başka işletmenin cafesinde şahane öğle yemeğimizi yedikten sonra sahilde uyuklama ve yüzme zamanı;









Mavimisin,yeşil mi,turkuazmısın yoksa
Her bakışımla içime dolan ey deniz..
Bu huzur verme işini sana kim bahşetti?
Dalga sesin mi..
Rengin mi,
yaydığın koku mu beni benden alan?
Ömrümün sonu seni görmeden gelmesin,
Neden dışını,içinden daha çok seviyorum,
için başka, dışın başkamıdır?
Karşılıksız mı seversin,
Karşılığı varmıdır içimdeki aşkın?
Deniz, ey deniz..
İçimde gidip gelirsin,
Rüyalarıma dolarsın
Ilham verirsin hep,daima,sonsuza dek...

nihal



doğayı koru,hayvanlara saygı duy

nihal

2 yorum:

  1. Vay be... Türkiye'de böyle yerler de varmış da haberimiz yokmuş meğer. Gerçekten de hayran kaldım hem okurken hem de fotoğraflara bakarken. En güzel pozu da sona saklamışsınız :) Teşekkürler bu güzel anıyı ve bu saklı koyu bizlerle paylaştığınız için.

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkürler güzel yorumlara..daha ne cennet köşeleri var ülkemizde..onlar sadece saklanıyor, görmesini bilene ;)

    YanıtlaSil